WhatsApp

Okyay Turizm Blog

Karaviyyin Üniversitesi – Fes'in İlmi ve Kültürel Kalbi

Karaviyyin Üniversitesi – Fes'in İlmi ve Kültürel Kalbi

Karaouine Üniversitesi – Fes'in İlmi ve Kültürel Kalbi Fes’in dar sokaklarında yürürken, geçmişin sesi kulağınıza fısıldar gibi olur. Bu sesin en gür yankılandığı yerlerden biri ise şüphesiz Karaouine Üniversitesi’dir. Sadece Fas’ın değil, tüm İslam dünyasının gözbebeği olan bu kurum, 859 yılında vizyon sahibi bir kadın olan Fatıma el-Fihri tarafından kurulmuştur.Bugün UNESCO tarafından dünyanın hâlâ aktif olarak eğitim veren ve mezuniyet sağlayan en eski üniversitesi olarak tanınmaktadır. İlk zamanlarda küçük bir cami olarak başlayan Karaouine, zamanla büyüyerek ilim ve hikmetin merkezi hâline gelmiş; matematik, astronomi, tıp, felsefe ve fıkıh gibi pek çok alanda derslerin verildiği bir külliyeye dönüşmüştür. Bu duvarlar arasında İbn Rüşd, İbn Haldun ve hatta Musevi düşünür Maimonides gibi büyük isimler ders vermiş ya da sohbet meclislerinde bulunmuştur. Karaouine Üniversitesi’nin mimarisi de bir o kadar etkileyicidir. Zellij mozaikleri, oymalı ahşap kapıları ve sade ama derin anlamlar taşıyan avluları, öğrencilerin ve ziyaretçilerin ruhuna dokunur. Burada sadece bilgi değil; ahlâk, tevazu ve hikmet de öğretilmiştir. Bugün Fes’i ziyaret eden herkes için Karaouine sadece bir yapı değil, zamanın bile eğilip selam verdiği kutsal bir mekândır. fasturizm.com turlarında bu kutsal mekânı rehber eşliğinde ziyaret edebilir, hem mimarî detayları hem de tarihi hikâyeleri yerinde dinleyebilirsiniz. “Bir üniversite düşün ki bir kadının duasıyla doğsun, bilginlerin nefesiyle büyüsün ve çağlara meydan okusun... İşte Karaouine.” Karaouine Üniversitesi’nin Doğuşu: Bir Kadının İlimle Kurduğu Miras Fes’in kalbinde, zamana meydan okuyan sade bir cami olarak başladı her şey… Fatıma el-Fihri, 9. yüzyılda Tunus’un Kairouan kentinden Fas’a göç eden varlıklı bir tüccarın kızıydı. Babasının vefatıyla ona kalan serveti, şaşaalı bir hayat için değil; halkın ilimle buluşacağı bir mekân inşa etmek için kullandı. 857 ile 859 yılları arasında inşa edilen bu yapı, zamanla yalnızca ibadet değil, aynı zamanda eğitim ve düşüncenin merkezi hâline geldi. Fatıma, bu yapıyı kurarken sadece bir mimari eser bırakmak istemedi; amacı, kadın-erkek ayırt etmeksizin bilgiye ulaşabilecek bir toplum yaratmaktı. Bu yönüyle Karaouine, ilk günden itibaren bir camiden çok daha fazlası oldu. Müderrisler, müzakere halkaları, kütüphaneler ve ilmi meclislerle kısa sürede İslam dünyasının batıdaki en önemli eğitim merkezlerinden biri hâline geldi. Bugün hâlâ eğitim vermeye devam eden bu üniversite, dünyanın aktif olarak mezun veren en eski üniversitesi unvanına sahip. O dönemin şartlarında bir kadının böylesine büyük bir vakıf kurması, sadece İslam tarihine değil, dünya eğitim tarihine de damgasını vurmuştur. Eğer siz de bu tarihi yapıyı yerinde görmek, Fatıma el-Fihri’nin mirasına tanıklık etmek istiyorsanız, fasturizm.com’un Fes turlarına mutlaka göz atın. Rehberli turlarımız sayesinde üniversitenin tarihçesini sadece okumakla kalmayacak, avlusunda yürürken bu hikâyeyi hissedeceksiniz. “Bir kadının duasıyla yükselen bu yapı, hâlâ binlerce kalbe dokunuyor. Fes’e giderseniz, sadece taşlara değil, niyete de bakın...” Karaouine Üniversitesi’nin Mimarî Güzelliği: İlimle Örülmüş Bir Sanat Fes’in medinasında sessizce yükselen Karaouine Üniversitesi, sadece bilgiyle değil, ince bir sanat anlayışıyla da inşa edilmiş bir yapı. İlk adımınızı attığınızda gözünüze çarpan şey sadelik değil; aksine, İslami mimarînin zarif ayrıntılarla zenginleştirilmiş bir bütünü. At nalı şeklindeki kemerler, karmaşık muqarnas süslemeleri ve her biri sabırla işlenmiş zellij mozaikleri, bu mabedin ilim kadar sanatı da kutsadığını fısıldar size. Kompleksin her bir köşesi ayrı bir anlam taşır. 10. yüzyılda Emevî halifesi Abd al‑Rahman III tarafından inşa ettirilen minare, hâlâ sapasağlam ayakta durur ve sabah ezanlarını asırlık taşların yankısıyla duyurur. Bu detay, Karaouine’in yalnızca Fas’a değil, Endülüs etkisine de ne kadar açık olduğunu gösterir. Yapının içinde yer alan bronz avizeler, geniş avlularda süzülen ışıkla dans ederken, süsleme sanatı adeta ruhunuza dokunur. Ahşap işçiliği ise başlı başına bir başyapıt. Giriş kapıları ve mihrap çevresi, oyma ahşaplarla bezeli; burada her detayda bir ustanın nefesi saklı. Avluda yer alan abdest şadırvanı bile öylesine değil; estetikle temizliğin buluştuğu bir merkez gibi düşünülmüş. Öğrencilerin ders aralarında gölgesinde oturduğu revaklar hâlâ huzur veriyor insana. Bu mimarî güzelliği kelimelerle anlatmak sınırlı kalabilir. İşte tam bu yüzden, fasturizm.com üzerinden Fes turlarına katılan gezginler için Karaouine ziyareti, bir mimarlık dersine dönüşüyor. Rehberlerimiz bu detayları hem tarihî hem estetik yönüyle açıklarken, siz de zamanın içinden geçer gibi hissediyorsunuz. “Karaouine’e sadece gözle değil, gönülle bak… Her kemerde, her taşta yüzyılların duası işli.” Karaouine’de İlim Geleneği: Dün, Bugün ve Yarın Karaouine Üniversitesi’ni özel kılan şey sadece mimarisi ya da tarihi değil; aynı zamanda yüzyıllar boyunca hiç kesintiye uğramamış bir eğitim anlayışıdır. Burada öğretilen şey sadece bilgi değil, aynı zamanda erdem, edep ve hikmettir. Kuruluşundan itibaren geleneksel İslam ilimlerine –tefsir, hadis, fıkıh, kelam– büyük önem verilmiş, ancak zamanla astronomi, matematik, tıp ve felsefe gibi dünyevî ilimler de müfredatta yerini almıştır. Karaouine’de eğitim, uzun yıllar boyunca şifâhî olarak, yani sözlü aktarım yoluyla gerçekleşmiştir. Talebeler ders halkalarında oturur, hocayı dinler, sonra sınav gibi değil, bir tür sohbet içinde kendilerini ifade ederlerdi. Bu gelenek hâlâ bazı alanlarda devam ediyor. Özellikle diploma sistemi, bir öğrencinin hocası önünde yaptığı sözlü savunmayla tamamlanıyor; bu da eğitimi sadece bilgiye değil, anlama ve anlatma becerisine de dayandırıyor. 1965 yılında Karaouine, Fas devleti tarafından modern üniversite statüsüne kavuşturuldu. Bugün bünyesinde Arap dili, İslami ilimler ve hukuk gibi bölümler yer almakta. Ancak geleneksel sistemle modern akademik yapının uyum içinde sürdürüldüğü nadir yerlerden biri olmaya devam ediyor. Eğer bu benzersiz eğitim sistemini yerinde görmek, avlularda hâlâ yankılanan ilim seslerini duymak isterseniz, fasturizm.com’un Fes tur programlarında Karaouine Üniversitesi özel bir durak olarak yer alıyor. Rehberlerimiz eşliğinde, bu eğitimin ruhuna tanıklık edebilir, sorularınızı yerinde sorabilirsiniz. “İlim, Karaouine’de sadece öğrenilmez; yaşanır, içselleştirilir ve nezaketle aktarılır.” Karaouine’in Bilime Katkısı ve Küresel Etkisi Karaouine Üniversitesi sadece Fas’ın değil, tüm İslam dünyasının ilimle aydınlandığı bir merkezdi. Öyle ki, 10. ve 12. yüzyıllar arasında yaşanan İslam’ın Altın Çağı’nda burası, fikirlerin, keşiflerin ve entelektüel tartışmaların yuvası hâline geldi. Yalnızca dini ilimler değil, matematik, astronomi, cebir, tıp ve felsefe gibi bilimler de burada gelişti. Bu ilim hareketliliği, zamanla Endülüs aracılığıyla Avrupa’ya taşındı. Özellikle Aristo felsefesinin İbn Rüşd ve İbn Sina gibi büyük İslam düşünürleri tarafından yorumlanması, Karaouine’deki tartışma halkalarında şekillendi. Bu yorumlar, ilerleyen yüzyıllarda Avrupa’da skolastik düşüncenin kırılmasına ve Rönesans’ın doğmasına zemin hazırladı. Batı’daki bilimsel sıçramalarda bu üniversitenin izini sürebilmek, aslında ortak bir insanlık mirasını görmemizi sağlıyor. Aynı zamanda Karaouine’de geliştirilen hastalık tanı yöntemleri, astronomik ölçümler ve mantık temelli hukuk yorumları, sadece bölgesel değil; küresel ölçekte etki yarattı. Birçok Avrupalı seyyah ve bilim insanı Fes’e gelip buradaki ilmi çevreleri yerinde gözlemledi. Bugün hâlâ bu büyük mirasa dokunmak isteyen gezginler için fasturizm.com, Fes turlarında Karaouine Üniversitesi'ni özel olarak ziyaret edilecek yapılar arasına almıştır. Rehber eşliğinde yapılan bu ziyaretlerde, hem mimariyi hem de bilim tarihini yakından tanıma fırsatı bulursunuz. “Fes’te bir üniversite vardı; yalnızca kitaplarla değil, fikirlerle dünyayı değiştirdi.” Karaouine’in Zihinlere Kazınan Misafirleri Bir üniversitenin büyüklüğü yalnızca duvarlarının kalınlığıyla değil, içinden geçen zihinlerin derinliğiyle ölçülür. Karaouine Üniversitesi, bu anlamda tarihe damga vurmuş pek çok düşünürü ağırlamış, bazılarına ise ilim yolculuğunun ilk duraklarından biri olmuştur. Maimonides gibi hem Yahudi hem İslam dünyasında etkili olmuş bir tıpçı ve filozof, burada eğitim almış; farklı inançların bilgi etrafında nasıl bir araya gelebildiğini bizlere göstermiştir. İbn Rüşd, Aristo’nun eserlerine yaptığı yorumlarla Avrupa düşüncesini etkilerken, Karaouine’deki sohbet ve tartışma halkalarından ilham almıştır. İbn Haldun, toplumsal yapıyı çözümleyen öncü fikirleriyle sosyolojiye yön vermiş; İbn Arabi ise tasavvufun derinliklerine burada açılmıştır. Leo Africanus, Afrika kıtasını Batı’ya tanıtan ilk entelektüel seyyahlardandır ve eğitimini bu ilim merkezinde tamamlamıştır.Hatta Orta Çağ'da Papa II. Silvester, Karaouine'de öğrendiği astronomi ve matematik bilgisini Avrupa’ya taşımış, orada bilimsel uyanışın kıvılcımını çakan isimlerden biri olmuştur. Bu isimler sadece Karaouine’in öğrencisi ya da misafiri değil; aynı zamanda birbirinden çok farklı coğrafya ve inançların bilgi ekseninde kesiştiği evrensel bir merkezin kanıtıdır. Bu yüzden Karaouine, İslam dünyasının ötesinde bir anlam taşır. Eğer siz de bu büyük akılların iz sürdüğü duvarlara dokunmak isterseniz, fasturizm.com aracılığıyla katılacağınız Fes turlarında Karaouine Üniversitesi'ni rehber eşliğinde gezebilir, bu isimlerin hikâyelerini yerinde dinleyebilirsiniz. “Aynı avluda İbn Haldun’un kalemiyle Maimonides’in reçetesi yankılanırsa, orası artık yalnızca bir okul değil, insanlık mirası olur.” Karaouine’in Dünya Sahnesindeki Yeri: Sessiz Ama Kalıcı Bir Zafer Fes’in dar sokaklarının ardında saklı olan bu üniversite, yüzyıllardır ilmin sessiz fakat derin bir şekilde aktığı bir nehir gibidir. Ve bu nehir, artık yalnızca Fas’a değil, tüm dünyaya seslenmektedir. UNESCO, Karaouine’i Dünya Mirası ilan ederek onu koruma altına alırken, Guinness Rekorlar Kitabı da bu eşsiz kurumu, “dünyanın hâlâ aktif olarak eğitim veren en eski üniversitesi” olarak tescillemiştir. Bu unvanlar sadece taşlara, sütunlara verilmiş onurlar değildir. Asıl takdir, bu üniversiteyi kuran Fatıma el-Fihri’ye aittir. O, 9. yüzyılda bir kadının yalnızca dua değil, aynı zamanda yüksek bir vizyonla eğitime yatırım yapabileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Bugün onun ismi, eğitimde kadının yerini simgeleyen evrensel bir sembol hâline gelmiştir. Karaouine’in uluslararası tanınırlığı, sadece akademik çevrelerle sınırlı değil. Birçok modern üniversite, onun eğitim sisteminden ilham aldı. Avrupa’daki ilk üniversitelerin temellerinde bu yapının gölgesi hâlâ hissedilir. Mimarisinden eğitime, yönetiminden müfredatına kadar pek çok yönüyle hâlâ referans alınan bir kurumdur. Bu nedenle Karaouine’e yapılacak bir ziyaret, sadece turistik bir gezi değil; aynı zamanda dünya tarihine ve insanlık mirasına bir selam duruşudur.Eğer bu eşsiz mirası yerinde görmek isterseniz, fasturizm.com üzerinden düzenlenen Fes turlarına katılabilir, bu ilim yuvasını rehberlerimiz eşliğinde gezebilirsiniz. “Karaouine’in taşları yaşlı, ama itibarı gençtir. Onu dünya tanır, ama en çok gönülden anlayanlar kıymet bilir.” Karaouine’de Zamanla Gelen Değişim: Geleneğin Modernlikle Buluşması Karaouine Üniversitesi’nin hikâyesi sadece geçmişte parlayan bir yıldız değil; aynı zamanda değişime ayak uydurabilen, köklerinden kopmadan dönüşebilen dinamik bir kurumun hikâyesidir. 9. yüzyılda bir cami olarak başlayan yolculuğu, yüzyıllar boyunca eğitimle genişledi. Ancak asıl dönüşüm, 20. yüzyılın ortalarında başladı. 1947 yılında Fas devleti, Karaouine’i resmî eğitim sistemine entegre etti. Bu, yapının sadece bir vakıf üniversitesi olmaktan çıkıp, kamusal bir kurum haline gelmesi anlamına geliyordu. Ardından gelen 1960’lı yıllarda, üniversite önemli bir modernleşme sürecine girdi: Müfredatlar güncellendi, yönetim sistemleri reforme edildi, yeni fakülteler açıldı. Batı modeliyle uyumlu bir yapı kurulmaya çalışıldı. Ancak zaman ilerledikçe, bu modernleşmenin geleneksel kimliği zedelediği yönünde eleştiriler ortaya çıktı. Ve böylece, 1988 yılında Karaouine kendi köklerine yeniden yönelmeye başladı. Geleneksel eğitim yöntemleri –özellikle sözlü aktarım ve icazet sistemi– tekrar canlandırıldı. Bugün ise hem modern akademik içerikler, hem de klasik İslam ilimleri bir arada öğretiliyor. Bu sentez, Karaouine’i sıradan bir üniversite değil, kültürlerarası bir köprü hâline getiriyor. Bu dönüşüm sürecini yerinde görmek, mimari kadar eğitimin de nasıl evrildiğine tanık olmak isterseniz, fasturizm.com’un Fes tur programlarında Karaouine Üniversitesi özel bir durak olarak ziyaret edilmektedir. Rehberlerimizle birlikte, geçmişle geleceğin nasıl bir arada yaşadığını keşfedebilirsiniz. “Değişmek, özünü kaybetmek değil; kökleriyle birlikte büyüyebilmektir. Karaouine bunu asırlardır başarıyor.” Karaouine’in Sessiz Hazinesi: Akademik Mirasın Kalbi Bir şehrin en değerli hazinesi altın değil, koruduğu bilgi ve kültürel mirastır. Karaouine Üniversitesi de işte bu anlamda Fes’in kalbi gibidir. Burada sadece ders verilmedi; fikirler olgunlaştı, çağlar boyunca akıllar yoğruldu. Üniversitenin kütüphanesi, yüzyıllardır korunan binlerce el yazması ile İslam ilim dünyasının belleğini hâlâ canlı tutmaktadır. Bu yazmalar arasında matematikten tıbba, tasavvuftan edebiyata kadar pek çok alanda özgün eser bulunur. Her biri, zamanın en seçkin müellifleri tarafından kaleme alınmış, nadide nüshalar olarak korunmaktadır. Bu yönüyle Karaouine, yalnızca bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda bir arşiv, bir medeniyet hafızasıdır. Akademik kültür ise hâlâ nefes alıyor burada. Geleneksel sözlü savunma sistemiyle verilen diplomalar, sadece bir belge değil; ilmin özümsendiğini gösteren birer icazet anlamına geliyor. Öğrenciler, törenle bu unvanı alırken, hem ilim hem de ahlak yolculuğunun bir parçası olduklarını hissediyor. Ayrıca Karaouine’deki akademik törenler, Fas’ın ve İslam dünyasının entelektüel geleneğini yaşatan önemli anlar olarak kabul ediliyor. Bu törenlere katılmak, adeta geçmişe açılan bir kapıdan içeri adım atmaktır. İşte bu yüzden, fasturizm.com ile düzenlenen Fes turlarında Karaouine Üniversitesi’nin kapısından içeri girdiğinizde yalnızca taş yapılar değil, asırların ilim ruhu sizi karşılar. “Kitaplar sessizdir ama bin yıl önceden konuşur… Karaouine’de bu sesi duymak için sadece kulak değil, kalp de gerekir.” Karaouine’de Bugün: Ziyaretçinin Gözünden Yaşayan Bir Miras Yüzyıllar boyunca ilimle, kültürle, dua ve düşünceyle yoğrulan Karaouine, bugün hâlâ dimdik ayakta. Ama sadece geçmişin nostaljik bir kalıntısı değil; bugünün dünyasına da nefes alan, yaşayan bir mekân. Cami olarak ibadete açık olan bu yapı, aynı zamanda hâlâ akademik eğitimin sürdüğü bir üniversite olarak işlevini devam ettiriyor. Geleneksel usuller korunurken, modern eğitim anlayışıyla harmanlanmış bir sistem benimsenmiş durumda. Öğrenciler artık hem İslami ilimlerde derinleşiyor hem de günümüzün sosyal ve beşerî bilimleriyle besleniyor. En önemlisi de, Karaouine artık sadece erkeklere açık değil. Kadın-erkek eşitliği ilkesiyle öğrenci kabul ediliyor; tıpkı kurucusu Fatıma el-Fihri'nin vizyonuna uygun şekilde. Bu özellikleriyle Karaouine sadece akademik çevrelerin değil, kültür ve tarih meraklısı gezginlerin de radarında. Ancak buraya gelişi sadece fotoğraf çekip dönmek gibi düşünmeyin. Avlusuna adım attığınızda sizi tarihle birlikte bir sükûnet, bir ruh derinliği sarar. Mimari detayları izlerken, yılların ağırlığı ve ilmin asaleti kendini hissettirir. Eğer siz de Karaouïne’in gölgesinde, İslam medeniyetinin diriliğini hissetmek, oradaki atmosferi soluyarak öğrenmek isterseniz, fasturizm.com üzerinden Fes turlarına katılabilirsiniz. Rehberlerimiz, bu eşsiz yapının yalnızca tarihini değil, ruhunu da size aktaracaktır. “Karaouine, geçmişin bilgeliğini bugünün kalbine fısıldar… Ve bu fısıltıyı duyanlar, dünyaya artık başka bakar.” Zamanı Aşan Bir Mabet: Karaouine’e Veda Değil, Selam Karaouine Üniversitesi, bir taş yapıdan fazlasıdır. O, medeniyetin birikimi, kadim bilginin durağı ve insan aklının sabırla yoğrulduğu bir ilim ocağıdır. 857 yılında Fatıma el‑Fihri’nin dua ve ilimle ördüğü temeller, bugün hâlâ hem öğrenci hem de ziyaretçi ayak sesleriyle yankılanıyor. Her adımda bir dua, her duvarda bir fikir, her satırda bir çağ vardır burada. Bu yapı sadece geçmişi temsil etmiyor. Aynı zamanda modern çağın içinde gelenekten kopmadan yürüyebilen bir üniversite olarak da önem taşıyor. Ne sadece bir müze, ne sadece bir cami, ne sadece bir okul… Karaouine, tüm bu kimlikleri aynı anda taşıyabilen endüljan bir ruh gibi. Karaouine’in hikâyesi bize şunu fısıldıyor: Bir kadının niyetiyle başlayan yolculuk, çağlar boyu sürebilir. Fatıma el‑Fihri’nin adanmışlığı, bugün bile gençlerin yüreğinde bir ışık, düşünürlerin dilinde bir örnek olarak yankı bulmakta. Bu ilham verici atmosferi yerinde solumak, hem geçmişe hem bugüne dokunmak istiyorsanız, fasturizm.com ile düzenlediğimiz Fes turları sizin için eşsiz bir kapı aralayacaktır. Rehberlerimiz eşliğinde Karaouine’in sadece taşlarını değil, ruhunu da görme fırsatınız olur. Ve belki siz de kendi yolculuğunuzda yeni bir niyetin adımlarını atarsınız. “Bazen bir şehir değil, bir yapı çağırır insanı… Karaouine de işte öyle bir çağrıdır. Duyan, dönemez.”
Devamını Oku
Fes: Fas’ın Kalbinde Zamanı Durduran Şehir

Fes: Fas’ın Kalbinde Zamanı Durduran Şehir

Fes: Fas’ın Kalbinde Zamanı Durduran Şehir Fas’ın en eski ve en ruhani şehirlerinden biri olan Fes, ziyaretçilerine sıradan bir turistik deneyimden çok daha fazlasını sunar. Bu şehirde dolaşırken sadece sokaklarda değil, tarihin ta kendisinde yürürsünüz. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Fes, aynı anda hem büyüleyici bir açık hava müzesi hem de yaşayan bir kültür merkezi gibidir. Dar sokaklarında kaybolmak, sabun kokulu tabakhanelerinin yanından geçmek, el işi bakırcıların çekiç seslerine kulak vermek… Bütün bunlar bir yolculuktan ziyade bir zaman tüneline giriş gibidir. Özellikle Fes el-Bali bölgesi, Orta Çağ’dan kalma atmosferiyle adeta bir tarih kitabının sayfaları arasında gezdirir. Fes, aynı zamanda İslam dünyasının önemli bilim ve düşünce merkezlerinden biridir. Karaviyyin Üniversitesi, 859 yılında kurulmuş olup dünyanın en eski üniversitesi olarak kabul edilir. Burada ilimle yoğrulmuş taş duvarlar arasında yürümek, medreselerin zarif avlularını görmek ve manevi dokusunu hissetmek, ruhu derinden etkiler. Bu şehirde her yapı, her motif ve her insan bir hikâye anlatır. Fes’i görmek demek, Fas’ı anlamak demektir. Çünkü Fes, bir şehirden fazlasıdır; o, Fas’ın kalbidir. Fes’in Köklerine Yolculuk: Tarihî Arka Plan Fes’in topraklarına adım attığınızda, aslında yalnızca bir şehre değil, İslam tarihinin batıdaki ilk büyük kapılarından birine girmiş olursunuz. Şehir, Miladi 789 yılında İdrisîler hanedanının kurucusu olan I. İdris tarafından temelleri atılarak inşa edilmiştir. Bu yönüyle Fes, sadece Fas için değil, tüm Mağrip coğrafyası için ilmi ve siyasi bir merkez olma özelliği taşır. Kuruluşunun ardından Fes’e yönelen göç dalgaları, şehri adeta bir İslam medeniyeti mozaiğine dönüştürür. Özellikle Endülüs’ten gelen Müslümanlar, Tunus ve doğu İslam şehirlerinden hicret eden âlimler ve zanaatkârlar Fes’in çehresini kısa sürede değiştirir. Bu insanlar beraberlerinde mimariyi, sanatı, el yazmalarını, medrese kültürünü ve ticaret geleneklerini getirerek şehri zenginleştirir. Özellikle Karaviyyin Camii ve üniversitesi, sadece dini bir merkez değil, aynı zamanda bilginin ve düşüncenin serbestçe filizlendiği bir alan olur. Burada fıkıhtan matematiğe, astronomiden tıbba kadar birçok ilim dalı yeşerir. Bu özellikleriyle Fes, İslam dünyasında doğudan batıya akan ilim nehrinin önemli bir menbaası haline gelir. Bugün dar sokaklarında gezerken gördüğümüz her taş, her kemer, her duvar bu zengin tarihî katmanların sessiz birer tanığıdır. Fes’in geçmişi, sadece kitaplarda değil; duvarlarında, kapılarında, avlularında ve insanlarının bakışlarında yaşamaya devam eder. Fes’in Kalbi: El-Bali ve El-Jedid Fes’i gerçekten tanımak istiyorsanız, yolunuz mutlaka Fes el-Bali ve Fes el-Jedid’den geçmelidir. Bu iki bölge, şehrin sadece fiziki omurgasını değil; tarihini, ruhunu ve hikâyesini de taşır. Fes el-Bali, dünyanın en büyük araçsız medinası olarak bilinir. Yaklaşık 10.000 dar sokaktan oluşan bu bölge, insanı adeta bir labirentin içine davet eder. Motor sesi duymazsınız, sadece ayak sesleri, ezanlar, ustaların çekiç vuruşları ve pazarlardaki hafif gürültü eşlik eder size. Bu sokakların her biri, bir zaman makinesi gibi sizi geçmişin içine çeker. El işçiliğiyle yapılmış kemerler, mozaiklerle bezenmiş çeşmeler ve ahşap oymalı kapılar, İslam mimarisinin zerafetini gözler önüne serer. Öte yanda Fes el-Jedid, yani “Yeni Fes”, 13. yüzyılda Merinîler tarafından kurulan ve daha çok yönetim merkezlerinin yer aldığı bölgedir. Burada Fas Kraliyet Sarayı'nın görkemli altın kapılarını görmek mümkündür. Sarayın çevresindeki mahalleler ve bahçeler, şehre daha düzenli ve planlı bir hava kazandırır. Fes el-Bali’nin ruhu gelenekten beslenirken, el-Jedid’de devletin ve düzenin izlerini görürsünüz. İkisi bir araya geldiğinde ise karşınıza yalnızca bir şehir değil; geçmişle bugünü, ilimle idareyi, sadelikle zarafeti bir arada taşıyan nadir bir İslam medeniyeti çıkar. Fes’e gelen her yolcu gibi siz de bu iki bölge arasında dolaşırken hem kalbinizle hem aklınızla bir yolculuğa çıkmış olacaksınız. Karaouïne Üniversitesi: Medeniyetin Beşiği Fes’in kalbinde yer alan Karaouïne Üniversitesi, sadece Fas’ın değil, tüm İslam dünyasının gururla taşıdığı bir ilim yuvasıdır. 859 yılında, Tunuslu asil bir tüccarın kızı olan Fatıma el-Fihri tarafından kurulan bu yapı, tarihte kadın eliyle kurulan nadir eğitim kurumlarından biri olma özelliğini taşır. Dahası, UNESCO ve Guinness Rekorlar Kitabı tarafından dünyanın hâlâ faaliyet gösteren en eski üniversitesi olarak kabul edilmektedir. Karaouïne sadece bir mimari şaheser değil; aynı zamanda yüzyıllar boyunca ilmin, hikmetin ve entelektüel derinliğin merkezi olmuştur. İbn Rüşd, Maimonides, İbn Haldun gibi birçok büyük düşünür ya burada eğitim almış ya da bu kubbeler altında yapılan ilmî sohbetlerde yer almıştır. Üniversitenin sade ama etkileyici avluları, zarif kemerli revakları ve kitaplarla dolu odaları, hâlâ o ilim atmosferini yaşatır. Burada dolaşırken insan yalnızca taş duvarlara değil, asırlık bilgiye ve hikmetin kokusuna temas eder. Bu kurum, İslam medeniyetinin nasıl sadece ibadet ve ticaret değil, aynı zamanda ilim, düşünce ve bilim üzerine inşa edildiğinin de en güzel örneklerinden biridir. Bugün Fes’i ziyaret eden her misafirin Karaouïne Üniversitesi’ne uğraması, sadece bir mekân görmek değil, medeniyetin kalbine kısa bir yolculuk yapmak anlamına gelir. Çünkü burası, zamanın ötesinden gelen bir bilgi çağrısıdır. Fes’te Gezilecek Yerler ve Kültürel Miras: Her Taşta Bir Hikâye Fes’e adım attığınız anda, tarih sizi kolunuzdan tutar ve nazikçe geçmişe davet eder. Bu şehirde sokaklar sadece bir yerden bir yere gitmek için değil, yüzyılların birikimini adım adım yaşamak içindir. Tanneries olarak bilinen meşhur tabakhaneler, Fes’in en ikonik görüntülerinden birini sunar. Renk renk boyalarla dolu taş havuzlar arasında deri işçilerinin yüzyıllardır süregelen emeği, sizi hem görsel hem tarihî bir şölene davet eder. Bou Inania ve Attarine medreseleri ise Fes’in ilim ve estetikle yoğrulmuş yönünü gösterir. Zengin ahşap işlemeleri, zarif hat yazıları ve geometrik süslemeleriyle bu yapılar sadece birer eğitim kurumu değil, aynı zamanda mimari birer sanat eseridir. Sessiz avlularında dolaşırken, ilmin ve sabrın ruhunu hissetmemek elde değildir. Moulay Idriss II Türbesi ise Fas’ın manevi kalbini temsil eder. Şehrin kurucusuna duyulan sevgi, bu türbenin çevresindeki atmosferde yoğun şekilde hissedilir. İnananların dua ederkenki sükûneti, ziyaretçilerin saygıyla izlediği sahnelerdendir. Nejjarine Ahşap Sanatları Müzesi ise Fes’in ustalık ve zanaat geleneğine selam durur. Geleneksel marangozluk, oymacılık ve ahşap süsleme sanatlarını yakından görebileceğiniz bu müze, bir zamanlar han olarak kullanılan tarihi bir binada yer alır ve her odasında sizi başka bir zanaat yolculuğuna çıkarır. Fes’te her yapı sadece bir bina değil; bir miras, bir anlatı, bir duadır adeta. Ziyaretçilerini sadece görmeye değil, duymaya, hissetmeye ve anlamaya davet eder. Fes’in El Sanatları ve Zanaatkârları: Bir Şehrin Parmak İzi Fes’i özel yapan yalnızca tarihi yapıları ya da ilim geleneği değildir; aynı zamanda ellerin sabırla, ustalığın incelikle konuştuğu bir zanaat kültürüdür. Bu şehir, medreseleri kadar atölyeleriyle de yaşar. Sokaklardan yükselen çekiç sesleri, torna sesleri ve tabakhane kokuları, buranın hâlâ üretmeye devam eden yaşayan bir miras olduğunu hatırlatır. Bakır işçiliği, Fes’te bir sanat formudur adeta. Zanaatkârlar, çekiç darbeleriyle bakıra ruh üfler; siniler, cezveler ve işlemeli tabaklar ortaya çıkar. Her bir motif, gelenekten süzülen bir anlam taşır. Seramik atölyelerinde ise ustaların ellerinde şekillenen tabaklar, geleneksel Fas desenleriyle bezendikten sonra fırınlanır. Bu desenler sadece süs değil; aynı zamanda kuşaktan kuşağa aktarılan birer kültür kodudur. Ahşap oymacılığı da Fes’in olmazsa olmaz zanaatlarından biridir. Cami kapılarında, medrese tavanlarında gördüğümüz karmaşık geometrik desenler, yıllar süren sabrın ve el maharetinin sonucudur. Özellikle sedir ağacından yapılan oymalar, hem dayanıklılığı hem kokusuyla öne çıkar. Deri işçiliği ise Fes’in adeta simgesi hâline gelmiştir. Şehrin meşhur tabakhanelerinde, yüzyıllardır aynı tekniklerle işlenen deriler; cüzdan, çanta, terlik ve kemer gibi ürünlere dönüşür. Bu üretim süreci hem zahmetli hem de doğayla uyum içindedir. Ve elbette zellij… Fas’ın dünyaca meşhur mozaik sanatı. Renkli küçük seramik parçalarının sabırla yerleştirildiği bu mozaikler, sadece süsleme değil; matematiksel zeka ve estetik duygunun birleşimidir. Fes’in her çarşısında, her atölyesinde hâlâ bir usta ve bir çırak vardır. Usta, sadece işi değil; bir ahlâkı, bir sabrı, bir bakış açısını öğretir. Böylece elden ele geçen bu zanaat zinciri, asırlardır kopmadan devam eder. Çünkü Fes’te zanaat sadece üretmek değil; yaşamak, yaşatmak ve anlamaktır. Festivaller, Etkinlikler ve Sanat: Fes’in Ruhu Ritme Dönüşüyor Fes, sadece taşları ve tarihî yapılarıyla değil, aynı zamanda canlı kültürel etkinlikleri ve sanat festivalleriyle de büyüleyici bir şehir olarak öne çıkar. Her yıl düzenlenen Uluslararası Fes Kutsal Müzikler Festivali, bu renkli atmosferin en parlak örneklerinden biridir. Dünyanın dört bir yanından gelen sanatçılar, burada bir araya gelerek mistik melodilerle şehrin ruhani yönünü ve kültürel zenginliğini yansıtırlar. Festival, sadece bir müzik etkinliği değil; farklı inançların, kültürlerin ve geleneklerin bir arada buluştuğu, hoşgörü ve kardeşlik mesajlarının yankılandığı bir platformdur. Şehrin dar sokaklarında yankılanan ilahiler, flamenco ezgileri, Afrika ritimleri ve klasik Arap müziği, dinleyenleri zaman ve mekân ötesinde bir yolculuğa çıkarır. Bu özel etkinlik, Fes’i bir müzik başkenti haline getirirken, ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatır. Festival süresince konserlerin yanı sıra sergiler, atölyeler ve seminerlerle kültürün farklı boyutları keşfedilir. Fes’in canlı sanat hayatı, yıl boyunca başka birçok etkinlikle de sürer. Geleneksel Fas dansları, tiyatro oyunları ve el sanatları sergileri, bu kadim şehri her daim taze ve dinamik tutar. Sanat, Fes’in damarlarında dolaşan hayat suyu gibidir. “Fes Kutsal Müzikler Festivali’ne katılmayı planlıyorsanız, etkinlik takvimini önceden kontrol edin ve şehrin enerjisini doyasıya yaşayın.” Fes’te Konaklama ve Gastronomi: Lezzetin ve Huzurun Buluştuğu Şehir Fes’e yapılan bir seyahat, yalnızca tarihî yapıları görmek ya da dar sokaklarda kaybolmakla sınırlı değildir. Bu kadim şehir, misafirperverliğini hem konaklama anlayışıyla hem de mutfağının derinliğiyle gösterir. Fes’te kalmak, adeta geleneksel Fas misafirliğine kabul edilmek gibidir. Şehirdeki en özgün konaklama biçimlerinden biri, restore edilmiş riadlardır. Avlulu, ferah ve geleneksel mimarisiyle dikkat çeken bu evler; serin taş duvarları, iç avlularındaki portakal ağaçları ve mozaik kaplamalı çeşmeleriyle hem huzur verir hem nostalji yaşatır. Riadlarda kalmak, Fas kültürünü yakından hissetmek için benzersiz bir deneyimdir. Bunun yanında butik oteller ve modern, lüks konaklama alternatifleri de özellikle Fes el-Jedid çevresinde mevcuttur. Her biri misafiri bir müşteri gibi değil, evin özel konuğu gibi karşılar. Gastronomi cephesinde ise Fes mutfağı, Fas’ın geleneksel tatlarını kendi dokunuşlarıyla harmanlayarak adeta bir lezzet şöleni sunar. Tâjîn, yavaş pişen et ve sebzelerle hazırlanır; baharatların dansı tabakta hissedilir. Harira, özellikle Ramazan sofralarının vazgeçilmezidir; mercimek, nohut ve baharatların doyurucu uyumudur. Pastilla, dışı çıtır, içi tatlı-tuzlu dolgu ile hazırlanmış zarif bir börektir ve özellikle özel günlerde sofraları süsler. Kuskus ise Cuma günlerinin geleneksel yemeğidir; buğday irmiği üzerine dizilmiş sebzeler ve etle sunulur. Fes’in sokak lezzetlerinden şık restoranlarına kadar her köşesi, damak zevkine hitap eden sürprizlerle doludur. Geleneksel çay seremonileri, nane kokusu eşliğinde yapılan uzun sohbetlerin eşlikçisidir. Yemek burada yalnızca karın doyurmak değil; bir kültürün, bir zarafetin, bir ritüelin parçasıdır. “Fes’te riad rezervasyonu yaparken avlusunda portakal veya limon ağacı olanları tercih edin. Hem görsel hem koku olarak huzuru garanti eder. Ve tâjîn’inizi, geleneksel toprak güveçte pişmiş olarak sipariş edin; farkı ilk lokmada anlayacaksınız.” Fes’te Ulaşım, Güvenlik ve Pratik Bilgiler: Şehri Anlayarak Gezmek Fes’i ziyaret etmek, zamanın farklı bir ritmine ayak uydurmayı gerektirir. Özellikle Fes el-Bali’de, yani şehrin eski medinasında modern ulaşım araçlarını unutmanız gerekir. Çünkü bu bölgede araç trafiği yoktur; ulaşım tamamen yürüyerek, yer yer eşek ya da katırlarla sağlanır. Bu durum başta şaşırtıcı gibi görünse de aslında ziyaretçiye şehirle daha derin bir bağ kurma fırsatı verir. Ancak, 10 binden fazla dar sokaktan oluşan bu karmaşık medinada yön bulmak her zaman kolay değildir. Sokakların birbirine benzeyen yapısı, işaret levhalarının azlığı ve GPS’in bazı noktalarda yetersiz kalması, özellikle ilk kez gelen gezginler için bir “labirent hissi” yaratabilir. Bu yüzden lisanslı bir yerel rehber eşliğinde gezmek, hem zaman kazandırır hem de bölgenin ruhunu daha iyi kavramanızı sağlar. Güvenlik açısından Fes genel olarak sakin bir şehirdir; ancak özellikle gece saatlerinde, medinanın tenha ve ışıklandırılmamış bölgelerinde dikkatli olunması önerilir. Turistik bölgelerde dolandırıcılık vakalarına nadiren de olsa rastlanabilir. Bu nedenle alışveriş yaparken, yön sorarken ya da biri size “rehberlik” teklif ettiğinde temkinli olmakta fayda vardır. Ayrıca şehirdeki günlük yaşam temposu da farklıdır. Dükkanlar genellikle sabah geç saatlerde açılır, öğle saatlerinde kapanır ve akşamüstü tekrar canlanır. Yerel halk Ramazan ayında oruç tuttuğu için bu dönemde restoranlar gündüz kapalı olabilir, fakat iftar saatinde kurulan sofralar şehrin bambaşka bir yüzünü gösterir. Son olarak, Medina içinde rahat yürüyebileceğiniz rahat ayakkabılar, güneşten korunmak için şapka ya da fular, ve özellikle yaz aylarında bolca su bulundurmak oldukça önemlidir. Fes’i anlamak için yalnızca görmek yetmez; hissetmek, dinlemek, sabırla ve saygıyla yaklaşmak gerekir. “Medina sokaklarında kaybolursanız paniğe kapılmayın. Size yardım etmeye çalışan biri olursa teşekkür edip doğrudan en yakın dükkândan yardım isteyin. Ve mutlaka küçük bozukluklar taşıyın; hem alışverişte hem de yön sormada işe yarar.” Bu Şehir Kimlere Hitap Ediyor? Fes’in Ruhunu Kimler Duyar? Fes, sadece bir şehir değildir; bir hâl, bir duruş, bir davettir. Herkes bu daveti duymaz belki ama duyanlar için unutulmaz bir yolculuğun başlangıcıdır. Eğer tarih sizi içine çeken bir nehirse, Fes onun en derin yatağıdır. Roma’dan Endülüs’e, İdrisîlerden Merinîlere kadar yüzyılların izini sürmek isteyenler için bu şehir adeta açık hava müzesi gibidir. İlim ve tasavvuf meraklıları için Fes, bir düşünce durağıdır. Karaviyyin Camii’nin serin avlusunda, geçmişin âlimlerinin ayak izlerini takip etmek; Moulay Idriss II Türbesi’nde içe dönmek ve sükûnetle dua etmek, bu şehrin ruhani boyutunu anlamanın anahtarıdır. Geleneksel el sanatlarıyla ilgilenenler içinse Fes, ustalığın ve sabrın merkezidir. Tabakhanelerden yükselen keskin kokular, çekiç sesleri, zanaatkârların elinden çıkan mozaikler ve işlemeler; hepsi üretimin, emeğin, sanatın yaşayan örnekleridir. Fotoğrafçılar için Fes bir renk cümbüşüdür. Dar sokaklardan sızan ışık, taş kemerlerin arasına düşen gölgeler, ustaların ellerinden çıkan her detay; vizöre sığmayacak kadar anlam yüklüdür. Her kare bir hikâyedir, her ifade bir çağrıdır. Ve belki en çok da... kalabalıklar arasında bile kendini bulmaya çalışan ruh arayıcılarına hitap eder bu şehir. Sessizliğiyle konuşan avlular, geçmişin izinde yürüyen yollar, ve her şeyden öte zamanın akmadığı anlar… Fes, modern dünyanın gürültüsünden uzaklaşıp “öz”e yaklaşmak isteyen herkes için biçilmiş kaftandır. “Eğer içinizde ‘Ben bu dünyada sadece yaşamak için değil, anlamak için de varım’ diyorsanız, Fes sizi çağırıyor demektir.” Fes’te Doğan Ünlüler ve Burada Çekilen Filmler: İlhamın Kaynağı Bir Şehir Fes, yalnızca taş duvarlarıyla değil; yetiştirdiği büyük ruhlarla da derinliğini ispat eden bir şehir. Asırlardır ilmin, şiirin, düşüncenin ve sanatın doğduğu bu topraklar, tarihin her döneminde dikkatleri üzerine çekmiştir. İslam dünyasının önemli düşünürlerinden biri olan İbn Haldun, zamanının bir kısmını bu şehirde geçirmiş; düşünce dünyasını şekillendiren sohbetlere katılmıştır. İbn Rüşd ve Maimonides gibi filozofların da burada vakit geçirdiği, entelektüel iklimden beslendiği bilinir. Fes, sadece geçmişte değil, günümüzde de çağdaş yazarlar, sanatçılar ve akademisyenler için bir ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Faslı yazar Tahar Ben Jelloun, eserlerinde sıkça bu şehrin atmosferine yer verir. Fes’in sessizliği, taşların hafızası ve çarşıların ritmi, onun kelimelerine yumuşak ama etkileyici bir tını kazandırır. Bu eşsiz ruh, sinema dünyasının da gözünden kaçmamıştır. Birçok uluslararası yapım, Fes’in doğal set gibi görünen sokaklarında hayat bulmuştur. En bilinenlerinden biri, Kate Winslet’ın başrolünde oynadığı “Hideous Kinky” filmidir. 1970’li yıllarda Fas’ta geçen bu yarı otobiyografik hikâye, Fes’in hem ruhani hem bohem havasını izleyiciye taşır. Ayrıca macera severlerin unutamayacağı filmlerden biri olan “The Jewel of the Nile” (1985), egzotik mekânları ve gizemli atmosferiyle izleyiciyi büyülerken Fes’in büyülü sokaklarını da perdeye taşımıştır. Film ekibi, medina sokaklarında çekim yaparken yerel halkla da iç içe geçmiş, şehri uluslararası sinema literatürüne sokmuştur. Fes, öyle bir şehirdir ki; kimsenin içinden olduğu gibi çıkamaz. Ya bir düşünür olarak kalır zihninizde, ya bir şiirin mısrası gibi düşer kalbinize… ya da bir sinema sahnesi gibi ömrünüze yerleşir. “Fes’in sokaklarında gezerken bir film setindeymiş gibi hissederseniz şaşırmayın. Çünkü burası hayatın bile sanata dönüştüğü bir yer.” Sonuç ve Tavsiyeler: Fes’e Giden Yol Kalpten Geçer Fes, sadece bir şehir değildir; bir zaman kapısıdır. Her taşıyla, her sesiyle, her kokusuyla sizi geçmişe davet eden yaşayan bir müzedir. Fakat bu şehir, kendini herkese açmaz. Onu anlamak için sabır, onu hissetmek için dikkat, onu sevmek içinse yürek gerekir. Dar sokaklarında yürürken, sadece adım atmazsınız…Geçmişle, ilimle, sanatla ve bazen de kendinizle karşılaşırsınız.Bir tabakhane kokusu bile hayatın başka bir yönünü hatırlatır size.Bir tâjîn yemeği, belki bir zamanlar orada yaşamış bir kadının duasını taşıyordur içinde. Eğer bu satırları okurken içinizde tanımlayamadığınız bir çekim hissediyorsanız, bilin ki Fes sizi çağırıyor. Ve bu çağrıya kulak vermek istiyorsanız, doğru yerdesiniz... Fasturizm.com olarak biz, sadece bir tur programı sunmuyoruz.Size bir ruhun izini sürme fırsatı sunuyoruz.Yıllardır Fes sokaklarında yürüyen, yerel halkla iç içe çalışan, her Riad’ı bilen, her köşe başının hikâyesini ezbere okuyan bir ekibiz.
Devamını Oku
Salif Keïta

Salif Keïta

Salif Keïta, (d. 25 Ağustos 1949, Djoliba, Mali) Malili müzisyen, besteci ve şarkıcıdır. Biyografi Mali İmparatorluğunu kuran Soundjata Keita'nın doğrudan torunu olan soylu bir ailenin mensubuydu. Eğitimi bittikten sonra ilkokul öğretmeni olmak istedi ama dışlandığı için sınava alınmadı. Bu yüzden şarkıcı olmaya karar verdi. Ancak bu kararı ailesinde bir skandal yarattı. Mali toplumunda, geleneksel olarak müziği sadece Griot sınıfı yapabilirdi ve Keita'lar bir prens ailesiydi.   Ailesi tarafından dışlanan Keita, 1968'de Bamako'ya gitti. Bamako'da bir otelde her akşam çalan saksofonist Tidiani Kone'nin Super Rail Band adındaki grubuna katıldı ve modern bir tarzda yorumladığı geleneksel bestelerden oluşan repertuvarıyla önemli bir başarı sağladı. Ayrıca Muhammed Ali'nin hayatının anlatıldığı 'Ali' filminin müziğini yapmıştır. AlbümleriUn autre blanc (2018)Talé (2012)Anthology (2011)La différence (2009)M'bemba (2005)Moffou (2002)Papa (1999)Sosie (1997)Seydou Bathili (1996)Folon... The Past (1995)The Mansa of Mali… A Retrospective (1995)69-80 (1994)Amen (1991)Ko-Yan (1989)Soro (1987)
Devamını Oku
Fas Nerede Bulunur?

Fas Nerede Bulunur?

Fas (Morocco), Kuzey Afrika’nın batı ucunda konumlanan ve hem Atlas Okyanusu’na hem de Akdeniz’e kıyısı olan egzotik bir ülkedir. Batıda Atlas Okyanusu, kuzeyde Akdeniz ile çevrilidir ve stratejik olarak Avrupa’ya Cebelitarık Boğazı üzerinden bakmaktadır. Doğusunda Cezayir, güneyinde Moritanya (Batı Sahra bölgesi dahil) ile komşudur. Başkenti Rabat, en büyük kenti ise Kazablanka’dır. Yaklaşık 37 milyon nüfusa sahip olan Fas, doğal güzellikleri, köklü tarihi ve canlı kültürü sayesinde her yıl milyonlarca turisti kendine çekmektedir. Nitekim 2023 yılında 14,5 milyon uluslararası ziyaretçi ağırlayarak turizmde tarihi bir rekora imza atmıştır. Eğer unutulmaz bir seyahat deneyimi arıyorsanız, Afrika’nın bu büyülü köşesi tam size göredir! Fas'ın Coğrafi Özellikleri ve Doğal Güzellikleri Fas, coğrafi çeşitlilik bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Ülkenin kuzeyinde ve batısında uzanan uzun sahil şeridi, Atlas Okyanusu’nun vahşi dalgalarından Akdeniz’in sakin sularına kadar farklı deniz manzaraları sunar. Atlas Dağları, ülkenin bel kemiğini oluşturur ve kıyı bölgelerini güneydeki Sahra Çölü’nden doğal bir duvar gibi ayırır. Bu dağ silsilesinin etkisiyle, kuzey kıyılar daha ılıman ve verimli iken Atlasların güneyi çöl iklimine sahiptir. Hatta inanması zor gelebilir, fakat Atlas Dağları’nın yüksek kesimleri kışın karla kaplanır ve belli bölgelerde kayak yapmak bile mümkündür. Ülkenin en yüksek zirvesi olan Cebel Toubkal (4167 m), sadece Fas’ın değil tüm Kuzey Afrika’nın en yüksek dağıdır. Bu sayede Fas, sahilden çöl kumullarına ve karla örtülü dağlara uzanan benzersiz manzaraları tek bir gezide sunar. Fas’ın güneydoğusunda, dünyanın en büyük sıcak çölü olan Büyük Sahra Çölü uzanır. Bu bölgede yer alan Erg Chebbi ve Erg Chegaga gibi kumul alanları, turuncu-altın renkli devasa kum tepeleriyle ünlüdür. Sahra Çölü’nde gün batımını izlemek, kızıllığa bürünen ufuk çizgisi üzerinde deve kervanlarıyla ilerlemek gerçeküstü bir deneyim sunar. Gece çöktüğünde, ışık kirliliğinden uzak çöl göğünde milyonlarca yıldız parlayarak ziyaretçilere adeta bir masal atmosferi yaşatır. Gündüz kavurucu sıcakların hüküm sürdüğü çöl ortamında, serin çöl akşamlarında yerel Berberi kamplarında yıldızlar altında konaklamak, çoğu gezginin Fas seyahatinin unutulmaz zirvelerinden biri olmaktadır. Fas’ın Tarihi ve Kültürel Zenginlikleri Fas, tarih boyunca Berberi (Amazigh) kültürünün yanı sıra Arap, Afrika ve Avrupa etkilerinin harmanlandığı, zengin bir kültürel mirasa ev sahipliği yapmaktadır. 7. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen Araplar İslam dinini ve Arapçayı getirerek bugünün Fas kültürünün temelini attılar. Berberiler ve Araplar yüzyıllar içinde kaynaşarak ortak bir ulusal kimlik oluşturmuş, ancak her iki kültürün gelenekleri de günümüze kadar yaşatılmaktadır. Ülkenin resmi dilleri Arapça ve Berberice olup, Fransızca da sömürge geçmişinin etkisiyle yaygın biçimde konuşulur. Halkın büyük çoğunluğu Müslümandır ve bu durum mimariden yaşam tarzına kadar pek çok alanda kendini gösterir. Fas denince akla ilk gelenlerden biri renkli çarşılar (souk) ve günlük hayatın canlılığıdır. Baharatların, deri eşyaların, el dokuması halıların ve geleneksel zanaat ürünlerinin satıldığı bu labirentvari çarşılarda, Doğu’nun mistik atmosferini iliklerinize kadar hissedersiniz. Fas mutfağı da kültürün önemli bir parçasıdır: tajin (taçin) adı verilen toprak kaplarda pişen etli-sebzeli yemekler, kuskus, naneli yeşil çay ve tatlı olarak sunulan bal ve bademle yapılan çeşitler damakları şenlendirir. Ülkenin dört bir yanında yıl boyunca çeşitli festival ve kutlamalar düzenlenir; özellikle Müslüman bayramları, Gnaoua müzik festivali (Essaouira’da) ve geleneksel folklor festivalleri yerli yabancı birçok ziyaretçiyi cezbeder. Fas halkı ise sıcak kanlılığı ve misafirperverliği ile tanınır. Geleneksel olarak misafire büyük değer verilir ve ülkeyi ziyaret edenler, yerel insanların kültürlerini ve yaşam tarzlarını paylaşmaktan gurur duyduklarını hemen fark ederler. Ziyaretçiler, çoğu zaman bir yabancıdan ziyade evlerine gelmiş bir konuk gibi ağırlanır. Gerçekten de, Fas’ı ziyaret edenler kültürlerini gururla paylaşan sıcak ve misafirperver insanlarla karşılaşacaklardır. Bu sayede gezginler, sadece tarihi mekânları görmekle kalmayıp günlük yaşamın samimi bir parçası olma şansını da yakalar. Fas’ta Görülmesi Gereken Yerler Fas, keşfedilmeyi bekleyen sayısız tarihi şehir, doğal güzellik ve kültürel durak barındırır. İşte Fas’ta gezilecek başlıca yerlerden bazıları: Marakeş – Kızıl Şehrin Büyüsü Fas’ın orta kısmında, Atlas Dağları’nın eteklerinde yer alan Marakeş, ülkenin en popüler ve renkli turistik destinasyonlarından biridir. Şehre “Kızıl Şehir” denmesinin sebebi, tarihi surları ve binalarının kızıl renkte toprağı yansıtmasıdır. Marakeş denilince akla ilk olarak UNESCO Dünya Mirası listesindeki Jemaa el-Fna Meydanı gelir. Gündüzleri yılan oynatıcıları, berberi müzisyenler, seyyar meyve suyu satıcıları ve envai çeşit sokak satıcısıyla dolup taşan bu meydan, geceleri ise açık hava restoranları ve gösterileriyle adeta bir panayıra dönüşür. Meydanın etrafından şehrin kalbine doğru uzanan souk adı verilen çarşılarda gezinirken baharat kokuları, parlak renkli tekstil ürünleri ve bakır lambaların ışıltısı arasında kaybolursunuz. Marakeş, hareketli çarşıları, egzotik baharatları, etkileyici mimarisi ve canlı kültürüyle ünlüdür. Koutoubia Camii’nin zarif minaresi, Bahia Sarayı’nın ihtişamlı avluları, Ben Youssef Medresesi’nin çini süslemeleri ve Majorelle Bahçeleri’nin huzurlu ortamı Marakeş’te mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. Modern şehir bölgesi Gueliz ise galerileri, kafeleri ve mağazalarıyla Marakeş’in çağdaş yüzünü yansıtır. Geleneksel riad denen konukevlerinde konaklayarak veya yerel hamamlarda dinlenerek bu şehirde geçireceğiniz zaman, Fas’ın büyüleyici ruhunu derinden hissetmenizi sağlayacaktır. Marakeş’in kalbi sayılan Jemaa el-Fna Meydanı gün batımında bile capcanlıdır. Bu ikonik meydan, gündüzleri pazaryeri olarak hareketlenir, geceleri ise sokak yemekleri tezgâhları ve gösterilerle bir açık hava eğlence alanına dönüşür. Fes – Labirent Şehir ve Kültür Hazinesi Tarihi başkent Fes, Fas’ın ruhunu en otantik hissedebileceğiniz şehirlerden biridir. Ülkenin en eski imparatorluk şehirlerinden olan Fes, daracık ve dolambaçlı sokaklardan oluşan devasa bir medinaya (eski şehir) sahiptir. Fes el-Bali adı verilen bu eski şehir, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almakta olup dünya üzerindeki en büyük araç trafiğine kapalı kentsel alanlardan biridir. Gerçekten de Fes’in medine bölgesinde dokuz binden fazla birbirine bağlı dar sokak olduğu söylenir. Bu labirentvari sokaklarda gezinirken zaman tünelinde yolculuk yapıyor gibi hissedersiniz; her köşe başında bakırcılar, halıcılar, baharatçılar ve deri ustaları çıkıverir. Fes’te kaybolmak gezinin bir parçasıdır; ancak bu kayboluş endişe değil, keşif duygusuyla doludur. Şehrin en meşhur noktalarından biri, orta çağdan beri faaliyette olan deri tabakhaneleridir. Tavşan ve sığır derilerinin geleneksel yöntemlerle işlendiği, devasa boya kuyularının rengârenk bir mozaik oluşturduğu Chouara Tabakhanesi’ni yüksek bir terastan izleyebilirsiniz. Burnunuza keskin kireç ve boya kokuları gelirken, tarihi yöntemlerin canlı tanığı olursunuz. Fes aynı zamanda ilim ve irfan merkezidir. 859 yılında kurulmuş Karaviyyin Üniversitesi, dünyanın en eski üniversitelerinden biri olarak Fes’te bulunmaktadır. Yine bu üniversiteye ev sahipliği yapan Karaviyyin Camii ve Medresesi, kentin İslami ilim geleneğinin sembollerindendir. Ayrıca Fes, 9. yüzyıldan kalma el-Karaviyyin Kütüphanesi ile dünyanın en eski sürekli faaliyet gösteren kütüphanesine sahiptir. Bu etkileyici miras, Fes’i bir kültür hazinesi haline getirmektedir. Şehirde Attarine ve Bou Inania Medreseleri, Nejjarine Çeşmesi, Mavi Kapı (Bab Boujloud) gibi görülmesi gereken birçok tarihî yapı bulunur. Fes’in, bir dönem Fas Sultanlığı’na da başkentlik yaptığını hatırlarsak, sokaklarında gezerken karşınıza çıkan her bir ayrıntının (kapı tokmağından ahşap oymalara kadar) yüzyılların birikimini yansıttığını söyleyebiliriz. Kısacası Fes, ziyaretçilerini geçmişin derinliklerine götüren yaşayan bir müzedir; burada labirent sokaklarda kaybolmak, Fas’ın ruhunu anlamanın belki de en iyi yoludur. Kazablanka – Modern Metropol ve Sahil İhtişamı Atlantik kıyısındaki Kazablanka (Casablanca), Fas’ın en büyük şehri ve ekonomik merkezidir. Tarihî imparatorluk şehirlerinin aksine daha modern bir görünüme sahip olan Kazablanka, kozmopolit atmosferiyle öne çıkar. Şehir, adını Hollywood’un klasik filmiyle duyurmuş olsa da, günümüzde gökdelenleri, geniş bulvarları ve hareketli limanıyla çağdaş bir Akdeniz metropolüdür. Hassan II Camii, Kazablanka’nın ve aslında tüm Fas’ın en görkemli yapılarından biridir – okyanus kıyısında yükselen bu cami, 210 metrelik minaresiyle dünyanın en yüksek minarelerinden birine sahiptir. Aynı anda 25 bin kişiyi ağırlayabilen cami, ince işlemeli zellij çinileri, mermer zeminleri ve okyanus üzerine uzanan cam tabanıyla ziyaretçileri büyüler. Şehrin merkezi olan Muhammed V Meydanı ve çevresindeki mahalleler, Fransız sömürge dönemi mimarisi ile yerel Fas tarzının karışımını sergiler. Art deco binalar, palmiyeli caddeler ve Avrupa esintili kafeler, Kazablanka’da farklı bir Fas deneyimi sunar. Kültürel açıdan da canlı olan şehirde çeşitli müzeler, sanat galerileri ve alışveriş imkânları bulunur. Kazablanka, Fas’ın modern yüzünü temsil ederken; canlı gece hayatı, alışveriş merkezleri ve okyanus sahilindeki kordon boyu ile ziyaretçilere tarihi şehirlerden farklı fakat tamamlayıcı bir deneyim yaşatır. Rabat – Tarih ve Modernliğin Buluşması Ülkenin siyasi başkenti olan Rabat, Atlantik kıyısında sakin ve zarif bir şehirdir. Yeşil bulvarları, düzenli yapısı ve temiz caddeleriyle Rabat, karmaşadan uzak bir başkent atmosferi sunar. Yine de tarihi mirası son derece zengindir: Rabat’ın medina'sı UNESCO Dünya Mirası listesindedir ve surlarla çevrili eski şehirde Fas geleneksel yaşamını hissedebilirsiniz. Kentin simge yapılarından Hassan Kulesi, 12. yüzyılda yapımına başlanmış devasa bir minare olup yarım kalmış haliyle bile etkileyicidir. Hemen yanında, 20. yüzyılda inşa edilen Mohammed V Mozolesi bulunmaktadır; beyaz mermerden duvarları, yeşil çinili çatısıyla Fas’ın Kraliyet ailesinin anıt mezarı olarak görülmeye değer bir eserdir. Şehrin deniz kıyısındaki Udaya (Oudaias) Kasbahı, mavi-beyaz boyalı dar sokakları ve muhteşem okyanus manzarasıyla huzurlu bir köşedir. Buradaki Andalusya bahçelerinde yürüyüş yapabilir, kasbah içinde yer alan el sanatları müzesini ziyaret edebilirsiniz. Rabat, aynı zamanda modern müze ve galerilere de ev sahipliği yapar (örneğin Mohammed VI Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi). Başkent oluşu sebebiyle resmi binalar ve yabancı elçilikler burada toplandığından, şehirde düzen ve güvenlik üst düzeydedir. Rabat’ın hemen komşusu olan Salé kentiyle arasından Bou Regreg nehri akar; nehir kıyısında yeni geliştirilmiş marina ve eğlence alanları, kentin modern yüzünü yansıtır. Genel olarak Rabat, Fas’ta tarih ile modern yaşamın dengeli bir sentezini gözlemleyebileceğiniz, ferah ve kültür dolu bir duraktır. Şafşavan (Chefchaouen) – Mavi Şehir’in Büyüsü Rif Dağları’nın eteklerinde gizlenmiş bir masal diyarını andıran Şafşavan (Chefchaouen), özgün mimarisiyle dillere destan “Mavi Şehir”dir. Şehrin neredeyse tüm eski evleri, duvarları, kapıları ve merdivenleri göz alıcı mavinin tonlarına boyalıdır. Bu özelliğiyle Şafşavan, binalarının mavi tonlarıyla ünlüdür ve “Mavi İnci” lakabını almıştır. Dar sokaklarında gezerken her köşe, her merdiven size kartpostal tadında manzaralar sunar. Mavinin dinginliği ile dağ havasının ferahlığı birleşince, Şafşavan sokaklarında yürümek ziyaretçilere huzur verir. Bu şirin şehir 15. yüzyılda bir kale etrafında kurulmuş olup tarihsel olarak İspanyol ve Berberi etkilerini bir arada barındırır. Uta el-Hammam Meydanı, kasabanın kalbidir; etrafında küçük kafeler ve restoranlar bulunur, burada naneli çayın tadını çıkarırken etrafı seyredebilirsiniz. Meydanın bir köşesinde yükselen Büyük Camii ve hemen yanındaki Kasbah (iç kale) kentin tarihine tanıklık eden yapılardır. Şafşavan, aynı zamanda alışveriş için de keyifli bir durak – başka yerlerde kolay bulunmayan yerel yün giysiler, el dokuması şallar ve ünlü keçi peyniri bu bölgenin özgün ürünlerindendir. Şehir, İspanya’ya ve Akdeniz’e yakınlığı sayesinde özellikle İspanyol turistlerin de rağbet ettiği bir destinasyondur. Eğer Fas yolculuğunuzda biraz soluklanıp dağların arasında sakin bir atmosfere dalmak isterseniz, mavi sokaklarıyla Şafşavan tam aradığınız yerdir. Şafşavan (Chefchaouen) sokakları dingin bir masal diyarını andırır. Evlerin ve sokakların maviye boyalı oluşu, bu dağ kasabasına özgü bir atmosfer kazandırır. “Mavi Şehir”de dolaşmak, Rif Dağları’nın eteklerinde huzurlu bir keşif sunar. Sahra Çölü ve Merzouga – Çölün Masalsı Dünyası Fas seyahatinizi taçlandıracak deneyimlerden biri de **Sahra Çölü’nü** keşfetmektir. Ülkenin güneydoğusunda, Cezayir sınırına yakın konumdaki Merzouga kasabası, ünlü Erg Chebbi kum tepelerinin yanı başında bulunur ve çöl maceralarının başlangıç noktasıdır. Burada uçsuz bucaksız kum denizi sizi karşılar; bazı kum tepeleri (erg) 150 metreyi aşan yükseklikleriyle ufka doğru dalgalanan altın rengi bir okyanus gibidir. Deve sırtında çölde yapılan günbatımı turları son derece popülerdir – turuncu güneş ufukta alçalıp gökyüzünü kızıl ve mor tonlara boyarken, devasa kum tepelerinin gölgeleri değişir ve büyüleyici manzaralar oluşur. Çölde gecelemek ise bambaşka bir deneyim: Güneş battıktan sonra ortaya çıkan sayısız yıldız, Samanyolu’nun tüm haşmetiyle parlaması, şehir ışıklarından uzak bu yerde hafızalara kazınır. Geleneksel Berberi çadır kampında konaklayarak, kamp ateşi etrafında yerel müzik ve danslar eşliğinde vakit geçirmek gezginlere adeta zamanda yolculuk hissi verir. Gece çölün serinliğinde, sessizlik ve yıldızların altında kendi masalınızın bir parçası olursunuz. Ertesi sabah altın kumların üzerinde doğan güneşi izlemek de Sahra’nın sunduğu unutulmaz anlardan biridir. Fas’ta Sahra Çölü safarisi, pek çok gezgin için hayatlarının en etkileyici tecrübelerinden biri olarak anılır. Çölü ziyaret edecekler için tavsiye: Gündüz kavurucu sıcağa karşı koruyucu kıyafet ve bol su bulundurmak, gece ise oldukça soğuk olabileceği için kalın giysiler hazırlamak önemlidir. Tüm zorlu şartlarına rağmen Sahra, sonsuzluk hissi veren kumulları ve büyüleyici gecesiyle kesinlikle görülmeye değerdir. Fas’ın güneyindeki Erg Chebbi kumulları, gün doğumu sırasında turuncu ve altın tonlarda parlayarak göz kamaştırıcı bir manzara sunar. Sahra Çölü’nün bu büyülü ortamı, develerle yapılan çöl turları ve yıldızlı gökyüzü altında geçen gecelerle hafızalara kazınır. Atlas Dağları – Doğanın Zirveleri ve Yürüyüş Cenneti Fas’ın sırtını dayadığı muhteşem Atlas Dağları, ziyaretçilere bambaşka bir deneyim sunar. Atlaslar, ülkeyi doğu-batı doğrultusunda kat eden üç ana sıradağdan (Yüksek Atlas, Orta Atlas ve Anti-Atlas) oluşur ve coğrafi olarak büyük önem taşır: Akdeniz ve Atlantik kıyılarını Sahra Çölü’nden ayıran bu dağ silsilesi, iklimi de belirler. Atlas Dağları sadece doğal bir sınır olmakla kalmaz, aynı zamanda müthiş manzaralar ve outdoor aktiviteler için fırsatlar barındırır. Özellikle Yüksek Atlas bölgesi, görkemli zirveleriyle ünlüdür. Burada, yukarıda da değindiğimiz gibi, Kuzey Afrika’nın en yüksek noktası olan Cebel Toubkal (4167 m) bulunmaktadır. Toubkal Milli Parkı içinde yer alan bu zirveye, rehber eşliğinde düzenlenen tırmanış turlarıyla ulaşmak mümkündür ve macera sever gezginler için unutulmaz bir başarıdır. Kış aylarında Yüksek Atlas’ın bazı kesimlerinde kar yağışı görülür ve Oukaimeden gibi kayak merkezlerinde kayak yapılabilir. Evet, Fas’ta kar ve kayak kavramları Atlas Dağları sayesinde gerçektir – çöl ve deniz manzaralarını gördükten sonra karlı bir dağ deneyimi yaşamak bu ülkenin sürprizlerindendir. Atlas Dağları aynı zamanda trekking ve doğa yürüyüşleri için idealdir. Yemyeşil vadiler, şelaleler (örn. Ourika Vadisi’ndeki Setti Fatma şelaleleri), kanyonlar ve Berberi köyleri arasında yapılan yürüyüşler, Fas kültür ve doğasını yakından tanımanızı sağlar. Yürüyüş rotaları üzerinde karşınıza çıkacak küçük köylerde geleneksel Berberi yaşamını gözlemleyebilir, sıcak bir nane çayı ikramıyla karşılanabilirsiniz. Özellikle bahar aylarında Atlas eteklerinde badem ve meyve ağaçlarının çiçek açtığı, çayırların yeşerdiği dönem manzaralar nefes kesicidir. Araçla seyahat edenler için Marakeş’ten güneydeki çöl bölgesine geçişte kullanılan Tizi n’Tichka Geçidi, dağ yolları ve panoramik bakış açılarıyla etkileyici bir sürüştür. Yine Yüksek Atlas’ın eteğinde konumlanan Aït Benhaddou gibi tarihi toprak kaleler (kasbah’lar) hem kültürel hem doğal zenginliği bir arada sunar. Sonuç olarak Atlas Dağları, Fas’ın farklı yüzlerinden birini temsil eder: Çölleri ve şehirleri gördükten sonra dağların serinliğine çıkmak, bu ülkenin ne kadar çeşitli bir coğrafyaya sahip olduğunu bir kez daha kanıtlar. Fas Turları ile Masalsı Bir Yolculuğa Çıkın Onca görülecek yer, keşfedilecek onca zenginlik varken, Fas’ı keşfetmenin en rahat ve keyifli yollarından biri organize turlara katılmaktır. Bir Fas turu, ülkenin farklı yüzlerini uzman rehberler eşliğinde, planlı bir rota dahilinde görme imkânı sunar. Rehberler sayesinde hem dil engeli ortadan kalkar, hem de ziyaret ettiğiniz yerlerin tarihini, kültürel arka planını yerinde öğrenirsiniz. Ülkede birçok tur rotası mevcuttur. Örneğin, “İmparatorluk Şehirleri Turu” olarak adlandırılan rotada Rabat, Meknes, Fes ve Marakeş gibi tarihi başkentler gezilir; bu sayede Fas’ın kraliyet geçmişine kapsamlı bir bakış atılır. Bu tur esnasında anıtsal kapılardan saraylara, antik medreselerden müzelere pek çok yapıyı görüp tarih içinde bir yolculuk yaşarsınız. Bir diğer popüler rota olan “Çöl Safarisi ve Güney Fas Turu” ise Marakeş’ten başlayarak Atlas Dağları’nı aşar, Ouarzazate üzerinden Sahra Çölü’ndeki Merzouga’ya uzanır. Bu yolculukta Aït Benhaddou gibi filmlere konu olmuş kasabaları, Dades ve Todra Vadileri’nin kanyonlarını görür, ardından çöl kampında geceleyerek yıldızların altında bir gece geçirirsiniz. Fas turları genellikle bu tarz unutulmaz deneyimleri bir araya getirerek kısa sürede pek çok yeri görmenizi sağlar. Organize bir turla seyahat etmenin bir diğer avantajı konfor ve güvenlik konusundaki endişeleri en aza indirmesidir. Ulaşım, konaklama, rehberlik gibi detaylar tur şirketi tarafından planlandığından siz sadece geziye odaklanırsınız. Özellikle Fas gibi, her köşesinde farklı bir macera barındıran bir ülkede, lojistik planlama zahmetini profesyonellere bırakmak gezinin tadını arttırabilir. Rehberiniz sizi Marakeş’in hareketli çarşılarında doğru alışveriş noktalarına götürecek, Fes’in labirent sokaklarında kaybolmadan gezinizi sağlayacak, Atlas köylerinde yerel halkla tanıştıracak ve çölde gece kampı gibi etkinliklerde her şeyin yolunda gitmesini koordine edecektir. Ayrıca tura dahil ekstra aktivitelerle (örneğin bir Berberi köyünde aile ziyareti, deveyle gün batımı gezisi, Fas mutfağı atölyesi gibi) yolculuğunuz zenginleşir. Bir masal yolculuğuna benzetebileceğimiz Fas turunda, günbegün karşılaşacağınız manzaralar ve kültürel deneyimler o kadar çeşitlidir ki kendinizi “Binbir Gece Masalları” içinde hissedebilirsiniz. Bir gün Atlas Dağları’nın serin yaylalarında kahvaltı edip öğleden sonra çöl sıcağında kum sörfü yapmak, ertesi gün ortaçağdan kalma bir medinanın dar sokağında yürüyüp akşamında modern bir çatı barında şehir manzarasına karşı gün batımını izlemek – tüm bunlar Fas seyahatinde mümkün. Bu kontrastlar ve zenginlikler diyarında, her an yeni bir sürpriz sizleri bekler. Sonuç olarak, Fas turları sayesinde tek bir seyahatte bu ülkenin pek çok yönünü zahmetsizce keşfedebilirsiniz. Uzman rehberler eşliğinde Marakeş’in canlı pazarlarında pazarlık yapmanın heyecanını yaşayabilir, Fes’te yüzyıllardır değişmeyen tekniklerle deri boyayan ustaları izleyebilir, Sahra Çölü’nde kum tepelerinin üzerinde gün doğumunu karşılayabilirsiniz. Üstelik grup olarak seyahat ettiğiniz için yeni insanlarla tanışır, deneyimlerinizi paylaşır ve belki ömür boyu sürecek dostluklar kurarsınız. Fas, masalsı atmosferi, sıcak insanları ve çeşitliliğiyle gezginlerini büyüleyen bir ülke; böyle bir yolculuğa da en çok bu yakışır. Planlarınız arasında Fas varsa, bir tur ile yola çıkmayı düşünebilir ve bu sayede unutulmaz anılarla dolu, güvenli ve keyifli bir maceraya atılabilirsiniz. Fas’ın kapıları size ardına kadar açık – şimdi bu masalsı yolculuğa çıkma zamanı!
Devamını Oku

14 kayıttan 11 - 14 arasındaki kayıtlar gösteriliyor
Mesajlar {{unread_count}}
... ile mesajlaş {{currentConversation.display_name}}
{{chat.display_name ? chat.display_name[0] : ''}}

{{chat.display_name}}

Siz: {{chat.last_message.content}}

{{chat.unread_count }}